EVRİM TEORİSİ SADECE BİR ALDATMACADIR
“Evrim teorisinin yaygın kabul gören bir teori
olmasının nedeni bu teoriyi ispatlayacak yeterli delilin var olması
değil, ancak diğer alternatifin yani doğaüstü yaratılışın tümüyle kabul
edilemez olmasıdır.” Zoolog D.M.S. Watson
Evrim teorisini geçersiz kılan daha pek çok bilimsel gerçek vardır. Ama
bu sitede incelediğimiz kadarıyla bile ortaya çıkan sonuç çok açıktır.
Evrim teorisi, sadece materyalist felsefenin yaşatılması için savunulan,
bilim maskesine büründürülmüş bir aldatmacadır. Bilime değil, beyin
yıkamaya, propagandaya ve sahtekarlıklara dayanan bir aldatmaca…
Önceki bölümlerdeki bazı temel gerçekleri şöyle özetleyebiliriz:
Evrim Teorisi İlk Aşamada Çökmüştür
Evrim teorisi daha temelinden çökmüş bir teoridir. Çünkü
evrimciler henüz canlılık için gerekli olan tek bir proteinin bile
oluşumunu açıklayamamaktadırlar. Olasılık hesapları, fizik ve kimya
formülleri yaşamın rastlantılarla doğmasını imkansız kılmaktadır.
Daha ortada tesadüfen meydana gelebilecek tek bir
protein yokken, bu proteinlerin milyonlarcasının tesadüflerle bir düzen
içinde birleşerek canlı hücresini oluşturmaları, bu hücrelerin yine
tesadüflerle trilyonlarcasının oluşup biraraya gelerek canlıları, bu
canlıların balıkları, balıkların karaya çıkarak sürüngenleri, kuşları ve
memelileri oluşturmaları ve böylece yeryüzündeki milyonlarca farklı
türün meydana gelmesi sizce makul ve mantıklı bir iddia mıdır?
Sizce olmasa bile, evrimciler böyle bir masala gerçekten inanmaktadırlar.
Sizce olmasa bile, evrimciler böyle bir masala gerçekten inanmaktadırlar.
Ancak bu yalnızca batıl bir
inançtan ibarettir. Çünkü ortada bu hikayelerini doğrulayacak tek bir
kanıtları dahi yoktur. Ne yarı balık-yarı sürüngen, yarı sürüngen-yarı
kuş gibi ara formları bulabilmişler, ne de son derece gelişmiş
laboratuvarlarda bir proteinin, hatta proteinin yapısındaki tek bir
amino asit molekülünün dahi ilkel dünya adını verdikleri şartlarda
oluşabileceğini ispatlayabilmişlerdir. Tam tersine, evrimciler bütün bu
çabalarıyla, evrim gibi bir sürecin yeryüzünün hiçbir döneminde
yaşanmadığını ve yaşanamayacağını bizzat kendi elleriyle ortaya
koymuşlardır.
Evrim Teorisi Gelecekte de Doğrulanamaz
Bu durum karşısında evrimci bilim adamlarının tek
avuntuları bilimin zamanla bu açmazların cevabını vereceği hayalidir.
Oysa bilimin, milyonlarca sene geçse de bütünüyle mantıksız ve temelsiz
bir iddiayı kanıtlaması söz konusu olamaz. Aksine, gelişen bilim böyle
bir iddianın gerçek dışılığını, giderek daha net ve açık bir şekilde
ortaya koyar.
Nitekim bugüne kadar da böyle olmuştur: Örneğin canlı
hücresinin yapısının ve fonksiyonlarının detayları keşfedildikçe,
hücrenin, Darwin zamanındaki ilkel bilim düzeyinde sanıldığı gibi,
rastlantılar sonucu oluşabilecek kadar basit bir yapı olmadığı çok daha
kesinlik kazanmıştır.
Durum bu kadar açıkken, yaratılış gerçeğini inkar edip, hayatın kökenini hiçbir mantığı olmayan rastlantılara dayandırmak ve bunu ısrarla savunmak, insanı ileride çok küçük düşeceği durumlara sokabilir. Evrim teorisinin içyüzü, her geçen gün daha çok su yüzüne çıktıkça, kamuoyu bu gerçekleri gördükçe, evrimin gözü kapalı fanatik savunucuları, çok değil birkaç sene içinde insan içine çıkamayacak bir konuma geleceklerdir.
Durum bu kadar açıkken, yaratılış gerçeğini inkar edip, hayatın kökenini hiçbir mantığı olmayan rastlantılara dayandırmak ve bunu ısrarla savunmak, insanı ileride çok küçük düşeceği durumlara sokabilir. Evrim teorisinin içyüzü, her geçen gün daha çok su yüzüne çıktıkça, kamuoyu bu gerçekleri gördükçe, evrimin gözü kapalı fanatik savunucuları, çok değil birkaç sene içinde insan içine çıkamayacak bir konuma geleceklerdir.
Evrimin Asıl Çıkmazı: Ruh
Yeryüzünde birbirine benzeyen pek çok canlı türü vardır.
Örneğin, ata ya da kediye benzeyen farklı türler olabilir. Böceklerin
de birçoğu birbirine benzer görünümlüdür. Fakat bu benzerlikler hiç
kimsede bir şaşkınlık yaratmaz.
Ancak nedense insanla maymun arasındaki bazı yüzeysel
benzerlikler, kimi insanlarda son derece ilgi uyandırır. Öyle ki bu ilgi
kimi insanları evrim teorisinin gerçek dışı senaryolarını benimsemeye
kadar iter. Oysa, bir maymunla bir insan arasındaki yüzeysel
benzerlikler hiçbir şey ifade etmez. Gergedan böceği ve gergedan da
birbirlerine çok benzerler, ama bu benzerliğe dayanarak birisi böcek
diğeri memeli olan bu hayvanlar arasında herhangi bir evrimsel ilişki
kurmaya çalışmak komik olur.
Aradaki yüzeysel benzerlik dışında maymunun insanlara
diğer hayvanlardan daha fazla bir yakınlığı söz konusu değildir. Hatta
zeka açısından kıyaslanırsa, bir geometri mucizesi olan peteği üreten
arı veya bir mühendislik harikası olan ağı üreten örümcek insana
maymundan daha yakındır. Hatta bazı yönlerden üstündür bile…
Dahası, insanla maymun arasında çok büyük bir fark
vardır. Maymun sonuçta bir hayvandır, bilinç açısından bir attan ya da
bir köpekten farkı yoktur. İnsan ise bilinçli, irade sahibi,
düşünebilen, konuşabilen, akledebilen, karar verebilen, muhakeme
yapabilen bir varlıktır. Bütün bu özellikler de onun sahip olduğu
“Ruh”unun işlevleridir. İnsanla diğer hayvanlar arasındaki uçurumu
doğuran en önemli fark da işte bu “Ruh”tur. Hiçbir fiziki benzerlik,
insan ile diğer bir canlı arasındaki bu en büyük farkı kapatamaz. Doğada
ruhu olan tek canlı insandır.
Allah Dilediği Şekilde Yaratır
Peki evrimcilerin iddia ettikleri gibi bir senaryo
gerçekleşmiş olsa bile ne fark eder? Hiçbir şey… Çünkü evrimin öne
sürdüğü ve tesadüflere dayandırdığı her aşama ancak bir mucize eseri
oluşabilir. Yani canlılık bu aşamalarla meydana gelmiş olsa dahi her
aşama ancak bir yaratılış sayesinde gerçekleşebilir. Tesadüflerle bu
aşamaların gerçekleşebilmesi asla mümkün değildir.
İlkel atmosferde bir protein oluşmuşsa bunun tesadüfen oluşamayacağı olasılık kanunları, biyoloji ve kimya kanunları ile kanıtlanmıştır. Fakat mutlaka oluştuğu iddia edilirse, o halde onu bir Yaratıcı’nın yarattığını kabul etmek dışında başka bir alternatif yoktur. Aynı mantık evrimcilerin öne sürdüğü bütün tezler için geçerlidir. Örneğin balıkların sudan karaya çıkıp kara canlılarını oluşturduğuna dair ne paleontolojik bir kanıt vardır, ne de fizik, kimya, biyoloji ve mantık kuralları böyle bir geçişi doğrulamaktadır. Fakat mutlaka “balıklar karaya çıktı sürüngenlere dönüştü” denilecekse, bunu diyen, ancak bütün kuralların ve kanunların ötesinde, “OL” dediğinde dilediğini var eden üstün bir Yaratıcı’yı kabul etmek zorundadır. Bunun dışında bir düşünce kendi içindeçelişirve hiçbir mantık kuralıyla bağdaşmaz.
İlkel atmosferde bir protein oluşmuşsa bunun tesadüfen oluşamayacağı olasılık kanunları, biyoloji ve kimya kanunları ile kanıtlanmıştır. Fakat mutlaka oluştuğu iddia edilirse, o halde onu bir Yaratıcı’nın yarattığını kabul etmek dışında başka bir alternatif yoktur. Aynı mantık evrimcilerin öne sürdüğü bütün tezler için geçerlidir. Örneğin balıkların sudan karaya çıkıp kara canlılarını oluşturduğuna dair ne paleontolojik bir kanıt vardır, ne de fizik, kimya, biyoloji ve mantık kuralları böyle bir geçişi doğrulamaktadır. Fakat mutlaka “balıklar karaya çıktı sürüngenlere dönüştü” denilecekse, bunu diyen, ancak bütün kuralların ve kanunların ötesinde, “OL” dediğinde dilediğini var eden üstün bir Yaratıcı’yı kabul etmek zorundadır. Bunun dışında bir düşünce kendi içindeçelişirve hiçbir mantık kuralıyla bağdaşmaz.
Gerçek çokaçıktır. Tüm canlılık çok kusursuz bir
tasarımın, çok üstün bir yaratılışın ürünüdür. Bu ise bizlere bir
Yaratıcı’nın varlığını, hem de sonsuz bir güç, bilgi ve akla sahip bir
Yaratıcı’nın varlığını ispatlar. O Yaratıcı, göklerin, yerin ve ikisi arasında bulunan herşeyin Rabbi olan Allah’tır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder