CANLILIK YERYÜZÜNDE BİRDENBİRE VE GELİŞMİŞ FORMLARDA BELİRMİŞTİR
“Canlılar dünya üzerinde ya tamamen mükemmel ve
eksiksiz bir biçimde ortaya çıkmışlardır ya da kendilerinden önce var
olan bazı canlı türlerinden evrimleşerek meydana gelmişlerdir. Eğer
eksiksiz ve mükemmel bir biçimde ortaya çıkmışlarsa, o halde üstün bir
akıl tarafından yaratılmış olmaları gerekir.”Douglas Futuyma
Yeryüzü tabakaları ve fosil kayıtları incelendiğinde,
yeryüzündeki canlı hayatının birdenbire ortaya çıktığı görülür. Kompleks
canlı yaratıkların fosillerine rastlanılan en derin yeryüzü tabakası,
520-530 milyon yıl yaşında olduğu hesaplanan “Kambriyen” tabakadır.
Kambriyen kayalıklarında bulunan fosiller, salyangozlar, trilobitler,
süngerler, solucanlar, denizanaları, deniz yıldızları, yüzücü
kabuklular, deniz zambakları gibi kompleks omurgasız türlerine aittir.
İlginç olan, birbirinden çok farklı olan bu türlerin hepsinin bir anda
ve hiçbir ataları olmaksızın ortaya çıkmalarıdır. Bu yüzden jeolojik
literatürde bu mucizevi olay, “Kambriyen Patlaması” olarak anılır. Bu
tabakadaki canlıların çoğunda, modern örneklerinden hiçbir farkı
olmayan, göz, solungaç, kan dolaşımı gibi kompleks sistemler, ileri
fizyolojik yapılar bulunur.
Örneğin trilobitlerin çift mercekli petek göz yapısı,
bir tasarım harikasıdır. Harvard, Rochester ve Chicago
Üniversiteleri’nden jeoloji profesörü David Raup; “Trilobitlerin gözü,
ancak günümüzün iyi eğitim görmüş ve son derece yetenekli bir optik
mühendisi tarafından geliştirilebilecek bir tasarıma sahipti”
demektedir. Bu kompleks omurgasızlar, kendilerinden önce yeryüzündeki
yegane canlılar olan tek hücreli organizmalarla aralarında hiçbir
bağlantı ya da geçiş formu bulunmadan birdenbire ve eksiksiz bir biçimde
ortaya çıkmışlardır. Evrim literatürünün popüler yayınlarından Earth
Sciences dergisinin editörü Richard Monestarsky, evrimcileri şaşırtan bu
Kambriyen Patlaması hakkında şu bilgileri vermektedir: Bugün görmekte
olduğumuz oldukça kompleks hayvan formları aniden ortaya çıkmışlardır.
Bu an, Kambriyen Devrin tam başına rastlar ki denizlerin ve yeryüzünün
ilk kompleks yaratıklarla dolması bu evrimsel patlamayla başlamıştır.
Günümüzde dünyanın her yanına yayılmış olan omurgasız takımları erken
Kambriyen Devir’de zaten vardırlar ve yine bugün olduğu gibi
birbirlerinden çok farklıdırlar. Richard Monestarsky, “Mysteries of the
Orient”, Discover, Nisan 1993, s. 40
Kambriyen patlaması incelendikçe, bunun evrim teorisi
için ne kadar büyük bir çıkmaz olduğu daha açık ortaya çıkmaktadır. Son
yılların bulguları, en temel hayvan sınıflamaları olan filumların
neredeyse tamamının Kambriyen devirde aniden ortaya çıktığını
göstermektedir. Science dergisinde yayınlanan 2001 yılına ait bir
makalede, “yaklaşık 545 milyon yıl önce yaşanan Kambriyen Devrinin
başlangıcı, bugün hala canlı dünyaya hakim olan neredeyse tüm hayvan
tiplerinin (filumların) fosil kayıtlarında aniden ortaya çıkışına sahne
oldu” denmektedir. Aynı makalede, böylesine kompleks ve birbirinden
tamamen farklı canlı gruplarının evrim teorisine göre açıklanabilmesi
için, önceki devirlere ait çok zengin ve aşamalı bir gelişimi gösteren
fosil yatakları bulunması gerektiği, ama bunun söz konusu olmadığı şöyle
açıklanmaktadır: Bu farklılaşmalı evrim ve yayılış da, kendisinden daha
önce yaşamış olması gereken bir grubun varlığını gerektirir, ama buna
dair bir fosil kanıtı yoktur.
Dünyanın nasıl olup da böyle
birdenbire birbirlerinden çok farklı canlı sınıflamalarıyla dolup
taştığı, hiçbir ortak ataya sahip olmayan apayrı yapılardaki canlıların
nasıl ortaya çıktığı, evrimcilerin asla cevaplayamadıkları bir sorudur.
Evrimci düşüncenin dünya çapındaki en önde gelen savunucularından
İngiliz biyolog Richard Dawkins, savunduğu tezleri temelinden geçersiz
kılan bu gerçek hakkında şunları söylemektedir:… Kambriyen katmanları,
başlıca omurgasız gruplarını bulduğumuz en eski katmanlardır. Bunlar,
ilk olarak ortaya çıktıkları halleriyle, oldukça evrimleşmiş bir
şekildeler. Sanki hiçbir evrim tarihine sahip olmadan, o halde, orada
meydana gelmiş gibiler. Tabii ki, bu ani ortaya çıkış, yaratılışçıları
oldukça memnun etmektedir. Richard Dawkins, The Blind Watchmaker,
London: W. W. Norton 1986, s. 229.
Dawkins’in de kabul ettiği
gibi, Kambriyen patlaması yaratılışın açık bir delilidir. Çünkü
canlıların hiçbir evrimsel ataları olmadan aniden ortaya çıkmalarının
tek açıklaması yaratılıştır. Nitekim Darwin de, “eğer aynı sınıfa ait
çok sayıdaki tür gerçekten yaşama bir anda ve birlikte başlamışsa, bu
doğal seleksiyonla ortak atadan evrimleşme teorisine öldürücü bir darbe
olurdu” diye yazmıştır. Kambriyen Devri ise, tam olarak Darwin’in
“öldürücü darbe” olarak tarif ettiği tabloyu ispatlamaktadır. Bu yüzden
İsveçli evrimci Stefan Bengston, Kambriyen Devri’nden söz ederken ara
formların yokluğunu itiraf etmekte ve “Darwin’i şaşırtan ve utandıran bu
olay bizi de hala şaşırtmaktadır” demektedir. Stefan Bengston, Nature,
Vol. 345, 1990, s. 765.
Görüldüğü gibi fosil kayıtları, canlıların, evrimin
iddia ettiği gibi ilkelden gelişmişe doğru bir süreç izlediklerini
değil, bir anda ve en mükemmel halde ortaya çıktıklarını göstermektedir.
Kısacası canlılar evrimle oluşmamış, yaratılmışlardır.
Moleküler Karşılaştırmalar, Evrimin Kambriyen Çıkmazını Büyütüyor
Evrim teorisini Kambriyen patlaması konusunda giderek
daha fazla açmaza sokan bir diğer gerçek, farklı canlı kategorileri
arasında yapılan genetik karşılaştırmalardır. Bu karşılaştırmaların
sonuçları, evrimci biyologların yakın zamana kadar “yakın akraba”
saydıkları hayvan kategorilerinin genetik olarak çok farklı olduklarını
ortaya koymakta, böylece zaten sadece teoride var olan “ara form”
varsayımlarını iyice umutsuz hale getirmektedir. Proceedings of the
National Academy of Sciences dergisinde 6 ayrı bilim adamının imzasıyla
yayınlanan 2000 tarihli bir makalede, DNA analizlerinin, “eskiden ara
form sayılan” kategorileri bu durumdan çıkardığı şöyle açıklanmaktadır:DNA
sekans analizleri, filogenetik ağaçlar için yeni yorumlar
gerektirmektedir. Metazoa (çok hücreli canlılar) ağacının tabanında yer
alan ve daha önceden birbirini izleyen komplekslik derecelerini temsil
ettikleri düşünülen canlı sınıflamaları yer değiştirmekte ve ağacın çok
daha üst kısımlarına taşınmaktadır. Bu, geriye hiç bir evrimsel “ara
form” bırakmamaktadır ve bizi Bilateria (simetrik vücuda sahip
canlılar)nın kompleksliğinin kökeni hakkında yeniden düşünmeye
zorlamaktadır.
İLGİNÇ DİKENLER: Kambriyen devrinde bir anda ortaya çıkan canlılardan biri, sol üstteki Hallucigenia’dır. Bu ve diğer pek çok Kambriyen canlısının fosilinde, saldırılara karşı korunma sağlayan dikenler ya da sert kabuklar yer alır. Evrimcilerin açıklayamadıkları bir konu da, ortada hiçbir “avcı” canlının bulunmadığı bu devirde bu hayvanların nasıl bu kadar iyi bir korunmaya sahip olduklarıdır. Ortada avcı hayvanların bulunmayışı, bu konuyu “doğal seleksiyon”la açıklamayı imkansız kılmaktadır. |
Yine aynı makalede, evrimci yazarlar, daha önceden
süngerler, cnidarianlar, ctenophorlar gibi omurgasız deniz canlıları
grupları arasında “ara form” saydıkları bazı kategorilerin, yeni genetik
bulgular nedeniyle artık böyle sayılamayacaklarını belirtmekte ve bu
gibi evrim ağaçları kurgulama konusunda artık “ümitlerini
yitirdiklerini” şöyle ifade etmektedirler:Yeni
moleküler temelli filogeninin bazı önemli sonuçları vardır. Bunların en
önemlisi, süngerler, cnidarianlar, ctenophorlar arasındaki “ara form”
sınıflamaların ve bilateryen canlıların son ortak atasının yani
“urbilateria”nın ortadan kalkmasıdır… Bunun doğal sonucu olarak,
urbilateria’ya giden soy ağacında çok büyük bir boşluğumuz var… Kademeli
bir biçimde giderek artan bir komplekslik senaryosu yoluyla,
“boşluktaki atayı” yeniden inşa etme yönündeki umudumuzu-ki bu eski
evrimsel mantık yürütmede çok yaygındır-kaybetmiş bulunuyoruz. André
Adoutte, Guillaume Balavoine, Nicolas Lartillot, Olivier Lespinet,
Benjamin Prud’homme, and Renaud de Rosa, “The New Animal Phylogeny:
Reliability And Implications”, Proceedings of the National Academy of
Sciences, 25 April 2000, vol 97, No 9, pp. 4453-4456
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder